Yılanı Öldürseler: Kitabından Diziye, Böyle Devam Ederdi

Yılanı Öldürseler kitabı, Türk edebiyatının önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kaleminden çıkmış bir eserdir. Roman, Türkiye’nin II. Meşrutiyet döneminde yaşanan dönüşümleri, insanların yaşadıkları değişimleri ve toplumsal çalkantıları ele almaktadır. Kitap, sadece bir aile hikayesini anlatmakla kalmayıp, kapsamlı bir şekilde Türk toplumunu ve tarihini yansıtmaktadır. Bu makalede, romanın önemli sahnelerini, karakterlerini ve ana mesajlarını inceleyerek, ‘’ Yılanı Öldürseler’’ böyle olmazdı başlığı altında bir yazı kaleme almak istiyorum.

Galip Bey, romanımızın başkarakteri olarak karşımıza çıkar. Kendi içinde kaybolmuş bir adamdır. Özlem Peri’nin ortadan kayboluşundan sonra, arayışına başlar ve kendisini hem fiziksel hem de zihinsel olarak kaybeder. Bu noktada, Tanpınar’ın anlatımı ile Galip’in dünyası, gerçek dünyayla neredeyse özdeşleşir. Kendisini ararken, Beyoğlu’nun dar sokaklarında kaybolan Galip gibi, toplum da II. Meşrutiyet döneminde kaybolmuştur. Roman, bu dönemde yaşanan toplumsal dönüşümleri anlamlandırmaya çalışmaktadır.

Kitap, Galip’in arayışı sırasında, bir sokak müzisyeni olan Celâl’in hayatına da yer verir. Celâl, Tanpınar’ın toplumsal değişimlere vurgu yaptığı karakterlerden biridir. O zamanın tarihi, şehrin müzisyenleri arasında bir hiyerarşi olduğunu gösterir. Saz çalmak yerine gitar çalması, Celâl için bir iş bulup para kazanma aracıdır. Bunun yanı sıra, Celâl’in kız arkadaşı olan Ruhsar, kadınların yerinde olmadığı bir alanda olan dansçıların üstesinden gelme mücadelelerini gösterir.

Roman, İstanbul’un birçok yönünü ele alır. Galip’in arayışı sırasında, Tanpınar İstanbul’un derinliklerinde bir yolculuğa çıkarmaktadır. Bu yolculuk, İstanbul’un tarihini gösterirken, zamanında insanların yaşadığı toplumsal değişimlerin ve gerçekleşen devrimlerin izlerini de taşır. Buna ek olarak, kitapta yer alan karakterlerin hayat hikayeleri, İstanbul’un o dönemdeki farklı semtlerini, doğasını, kültürünü ve insanlarının günlük yaşamını anlamamıza yardımcı olur.

‘’Yılanı Öldürseler’’ kitabının bir başka önemli karakteri ise, Abdürrahim Efendi’dir. Abdürrahim Efendi, kendine özgü inançları ve düşünceleri olan birisidir. O, bir bilim adamı olarak mantığına sığmayan evrensel soruların cevaplarını arar. Ayrıca, Abdürrahim Efendi’nin inançları, Tanpınar’ın İslâm ile derin bağ kurma isteğinin de bir işlenişidir.

Romanın bir diğer önemli mesajı da, insanın kayboluşudur. Kitapta, Galip Bey’in Özlem Peri’yi arama serüveni, özlem duyduğumuz herhangi bir şeye duyulan bir ihtiyaç olarak gösterilir. Ayrıca, Galip Bey, kendisini kaybetmeden Özlem Peri’ye asla kavuşamayacağını fark eder. Bu çerçevede, Tanpınar, insanın kayboluşu ile insanın kendini bulması arasındaki bağı ortaya koymaktadır.

Romanın son sahnesinde, Galip Bey sokakta yürürken görürüz. İnanılmaz bir çelişki yaratır. Galip Bey, kayboluşundan önceki durumuna geri dönerek kendini bulmuştur; ancak Özlem Peri onun yanında değildir. Tanpınar, romanın sonunda Galip Bey’in arayışının asla sona ermeyeceğini, insanın arayışının hep devam edeceğini vurgular.

Sonuç olarak, ‘’Yılanı Öldürseler’’ kitabı, İstanbul ve Türk toplumunun derin bir portresini anlatmaktadır. Kitap, toplumsal değişimlerin izlerini taşırken, insanın kayboluşu, inançları ve kendini bulması hakkında da önemli mesajlar vermektedir. Ahmet Hamdi Tanpınar, edebi yeteneği sayesinde, okuyucularına Türk toplumunun tarihini ve değerlerini açık bir şekilde işler. Bu, yalnızca bir aile hikayesi değil, Türk edebiyatının bütün dünyada takdir edilen önemli eserlerinden biridir ve aynı zamanda bugünümüzün de yankılanan kısır toplumsal tartışmalarına ortak bir zemin sunar.

Henüz hiç yorum yapılmadı.

wave

Yorum Yap

wave

Çıkmak için ESC tuşuna basın.